30 Ocak 2010 Cumartesi

Edebiyat Kelimeleri ve Kelimelerin Doğası

Gündelik dil için saçma, güzel, yerinde, erken söylenmiş… vb. sıfatlar kullanabiliriz. Onun bu sözde esnekliği, aslında yargılanabilirliği, insanların konuşmaları değerlendirebilmesine müsaade eder. Ortada insanlar, gerçek olaylar, mekânlar ve, eğer mevcutsa, zaman vardır. Yargılanabileceği, sıfatlanabileceği birçok değişkesi vardır bir cümlenin.

Oysa edebiyat cümleleri öyle midir? Gündelik hayatın her yerinde kullanılan kelimeler bile, yargılanamaz, mekânsız, zamansız, hayali ve hatta insansız hale gelirler. Onları yargılayamayız. Onların uygunluğunu bilemeyiz. Âşık bir şairin yazdığı şiirde kullandığı kelimeleri sınayamayız. İnsanın duyguları, beyin hücrelerindeki basit bir etkileşimle oluşmaktan öte anlamlara sahip duygulardan bahsediyorum, kelimelere gelene kadar eksildiğinden midir, yoksa bu duyguları onları hissedenden başka iyi bilenin yokluğundan mıdır bilinmez, onlara çeşitli niteleyiciler vermek zordur. İnsan, kelimelere gelene kadar birçok kayba uğratır duygularının ifadesini, bunun olmasına kızmak, koşan birine “Neden yoruldun?” diye sormak gibidir. İnsanoğlu nefesi üzerine çalışır, erkini geliştirir fakat yine de yorulur. Şair dağarcığına yeni kelimeler katar, ama âşıktır; duygulandığı vakit hissettikleri aynıdır çünkü bu insanın doğasıdır.

Kelimeler, insan beyninde ve kalbinde olan birçok olayı yansıtırlar. Onlar bizim geçmişimizdir, hislerimizdir, annemizin annesidir, büyüdüğümüz toprakların varlığıdır, onları böyle kabul edebilmeli ama aynı zamanda onların ne kadar aciz ve zayıf olabileceklerini unutmamalıyız. “Dilim tutuldu” deriz söyleyecek söz bulamadığımızda. Söyleyecek söz bulamamanın sebebi biz değilizdir aslında, kelimelerin yokluğu, onların kısırlığı ve hastalıklarıdır.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder